Diğer Yarım

Yazar: Ümit TOPÇU - Deneme - 30/ 07/ 2018

Efsaneye göre insanoğlunun iki türü kadın ve erkek ilk önce birbirine yapışık bir şekilde yaratılmış daha sonrada Tanrılar Tanrısı tarafından lanetlenerek birbirlerinden sonsuza dek ayırılmışlar. O gün bu gündür her iki cinste kendi ruh ikizini arar dururmuş. Tanrıların böylesi bir kötülüğü insanoğluna neden yaptığına bir anlam veremeyen ve bu duruma isyan edenler bıkmadan usanmadan kendi ruh eşini aramaya günümüz düyasında da devam ediyor. Büyük bir inanç gösterisiyle Tanrılara inat olsun diye bir araya gelen çiftler hayat boyu mutlu olmak için çabalarken kendilerini tamamladıklarına öylesine içten inanıyorlarki tarife kelimeler yetmez. Bulduklarımız gerçektende ruh ikizlerimizmi yoksa bizlermi kendi kendimizi kandırıyoruz. Bu sorunun cevabını belkide hiç öğrenemeyeceğiz. Ama yinede diğer yarımızın peşinden bıkmadan usanmadan koşacağız. Acaba bulabilirmiyiz diğer yarımızı ömrümüz yetermi bu arayışa bulabilirmiyiz gerçekten onu bilemiyorum. Tamamlanabilirmiyiz yine lanetten önceki gibi. Bence bütün bu soruların cevaplarını zamana bırakıp arayışa devam edelim tıpkı bin yıllardır olduğu gibi. İki genç bir heves Geçen gün biri erkek diğeri kadın iki genç insan ile malum konu hakkında derin bir sohbet ettim bir akşam vakti yemek yerken. Delikanlı ısrarla hiç kimsenin diğer yarısını bulamayacağını hatta efsanenin bile gerçek olmadığını savup dururdu yemek boyunca. Genç kızın ve benim şaşkın bakışları hiç umurunda değildi genç adamın. Sohpet böyle kaba ve inançsızca ilerlerken genç kız öfkelenmeye başladı. Hayalkırıklığı yaşadığı yüzünden ve ayaklarının titremesinden kolaylıkla anlaşılıyordu şaşkın bakışlarla, durumu nasıl toparlasam diye düşünürken birden genç kız tarifsis bir hiddetle bardağındaki suyu delikanlının yüzüne boca etti. Ve sonra lanet olsun sanada aşkınada deyip ayağa kalktı hızla uzaklaştı masadan. Genç adam ne yapacağını bilmez, sudan çıkmış balıka döndü. Kısa bir süre sonra o da ayağa kalktı ve kızın gittiği yönün tam tersi bir yöne doğru biraz öfkeli biraz umursamaz, yürümeye başladı. Arkalarından bakarken kendi kendime gün boyu birbirlerine olan aşklarından güvenlerinden bahseden insanlar bunlar değilmiydi diye sordum. Belkide onlar bu gerçeği yemek esnasında anladılar ve yeni yeni arayışlara girdiler. Kimbilir belkide bu onlar için olması gereken bir eylemdi. Böylesi bir duruma sebep olduğum için üzülmelimiyim yoksa gerçek eşlerini birgün, bulma ihtimallerine yol açtığım için,sevinmelimiydim şu an bilemiyorum. Laneti lanetlemek Peki ya birgün gelirde gerçekten de diğer yarımızı bulursak o zaman ne yaparız. Zamanı geri çevirip bize bu laneti yapandan hesap sorarmıyız. Belkide olan olmuş biz bundan sonrasına bakalım deyip hayatın tadını çıkarmayamı bakarız. Bence de en mantıklısı bu. Zira zamanı geri çeviremeyeceğimiz için lanete verilecek en güzel cevap gücün yetmedi bizi sonsuza dek ayırmaya. Bizler buldukca diğer yarımızı, lanet gibi çökeriz senin lanetinin üzerine ey Tanrılar Tanrısı. Hiçbir kötülük sonsuz değildir tarih sahnesinde biz bundan sorasına bakalım. Kendi kendime Geçen gün kendi kendime eğer birgün gelirde sen de kendi ruh ikizini bulursan ne yapardın diye bir soru ile karşılaşsaydım vereceğim cevaplar neler olurdu diye kısa bir beyin fırtınası yaptım. Bulduğum cevaplar doğrusu beni bile çok şaşırttı. Mesela bin yıllar önce dünya ya geldiğimde neden bu kötülüğe baş kaldırmadımda bu gün ilk defa gördüğüm ve benden binlerce yıl önce uzaklaşmış diğer yarıma sen neden bunca zamandır beni bulamadın diye hesap sormazmıydım. Belki biraz anlamsız bir soru olurdu ama sorardım bu soruyu çünkü cevabını çok merak ediyorum. Karşı soru Peki ya diğer yarım da bana aynı soruyu sorarsa ben ne yapardım. Kaçamak bir cevapmı verirdim yoksa sen benim diğer yarımsın beni herkesten daha iyi anlarsın diyerek karşılıklı anlayış ve hoşgörüyemi davet ederdim onu bilemiyorum. Belkide hiçbirşey yapma ihtiyacı duymazdım nede olsa biz bir bütünün iki parçasıydık. Keşke Keşke sen ilk gençlik yıllarında ilk aşık olduğum ilk cinsel deneyimimi yaşadığım insan olsaydın. Bu şekilde bir geçmiş zaman cümlesi kursaydım yüzümde tuhaf bir eksik yaşanmışlık ifadesiyle. Nasıl bir karşılık gelirdi acaba diğer yarımdan. Belki o bütün bu saydıklarımı başka bir insanla fazlasıyla yaşamıştır. Ve bana veceği cevap ben bütün bu söylediklerini başka biri ile yaşadım fakat hep bir eksik vardı hayatımda. Şimdi burada seninle eksik ve tarifini şu an yapamadığım bir yaşam için buradayım. İşte o zaman inanırdım onun benim gerçek ruh ikizim olduğuna çünkü bende tıpkı aynı duyguları yaşadım hayatım boyunca. Kendi kendime yaptığım bu beyin fırtınası giderek dahada umutlandırıyordu diğer yarımı bulma yolunda beni. O halde bütün yaşanmışlıklara inat yaşanamamışlıkları aramaya devam. Günlükteki kadın Günlülteki kadın isminde psikolojik türde anlatım diline sahip bir kitap satın aldım geçen gün şehrin en işlek caddelerinden birindeki büyük bir kitapevinden. Aynı günün gecesi pencerenin kenarında sallanan eski sandalyemde oturup kahve içerek ve gecenin karanlığını peşi sıra aydınlatan arabaların ışıklarını izleyerek okumaya başladım kitapı. Kitapın konusuda en az ismi kadar ilginç. Yalnız ve takıntılı bir iş kadını günün birinde bir taksiye biner ve bütün yalnızlığını, sırlarını hayallerini yazdığı tek arkadaşı olan günlüğünü takside düşürür. Hayattan umutunu kesmiş sıradan bir yaşam süren orta yaşlı bir taksici olan erkek karakter akşam mesaisi bittiğinde arabasını temizlerken kadının günlüğünü bulur. İlk başta ne yapacağını bilemez daha sonra kime ait olduğunu öğrenmek için günlükteki yazıları okumaya başlar. Okudukça sanki aradığı hayatı bulur sayfalarda. Taksici bulduğu günlukten çok etkilenir. Sahibininde bir kadın olduğunu anlar ve sayfalarda geçen yerler ve zamanlardan yola çıkarak kadını aramaya başlar. Diğer yandanda en yakın arkadaşı sırdaşını kaybeden iş kadınıda bunalıma girmiştir ve bütün işini gücünü bırakıp günlükünü aramaya koyulmuştur. Evet, özetle konusu böyle olan kitapı bir çıpıda okuyup bitirdim. Sabah sabah Gecenin karanlığı güneşin ışıklarıyla yer değiştirdiğinde biraz düşünme fırsatım oldu. Herkes değişik biçimlerde kendi mitini yaratmış, arayışını sürdürüyordu, bende kendi hikayemi yazmalımıydım, bilemiyorum ama yazacaksamda, o gün bu gün değildi çünkü çok uykum var. Efsanenin sonu Efsaneye göre iki cins kadın ve erkek ilk önce bir birine yapışık yekpare bir biçimde yaratılmış daha sonrada Tanrılar Tanrısı tarafından lanetlenerek birbirinden sonsuza kadar ayırılmışlar. O gün bu gündür her iki cinste kendi ruh ikizini arar dururmuş. Evet, efsane böyle söylüyor. Her beşer gibi bende Tanrıların böylesi bir acımasızlığı insanoğluna neden yaptığına bir anlam veremezdim ilk zamanlar. Fakat şimdi çok daha iyi anlıyorum ki lanet olmasaydı hiç kise hiçbir arayışın içine girmezdi. İmkansızlıklara baş kaldırı olmazdı. Her insan kolaylıkla başka bir insanın sözüne kanıp ona inanırdı. Dünya yalancı ikizler ile dönmek zorunda kalırdı. Her şeyden önemlisi zaman akmazdı bizim için, zira onunda bulması gereken bir ruh eşi var. Teşekkürler biz insanoğluna bu laneti hak görenlere.

SON