Kağıt İzleri

Ümit TOPÇU - 30/ 07/ 2018

Bu türden bir film izlemek doğrusu beni çok şaşırttı. Çok ilginçtir uzun zamandır bu kadar düşündüren ve üzerine yorum yapma isteği uyandıran bir hikaye izlememiştim. Herbiri diğerinden farklı olan Sinan Çetin prodüksiyonlarına şöyle bir baktığımda kağıtın diğer çalışmalarına nazaran biraz daha farklı ve uçlarda duran bir öykü olduğunu fark çok çabuk fark ettim. Zaten koltukta oturup seyrederken kendini fark ettiriyor akıp giden sahneler. Bu durum beni tuhaf bir biçimde etkiledi ve bir an geçmişime götürdü. Ne ilginçtirki hikayede üzerine basa basa dikkatleri üzerine çekmeye çalışılan sorunlarla bir zamanlar bende karşı karşıya kaldım. Her neyse eskiye yaptığım yolculuğu bir kenara bırakayımda konumuza döneyim bir insan neden kendini istediği gibi özgürce ifade edemiyor ve neden bir sanat eseri ortaya çıkarırken birilerinin engellemesi ile karşı karşıya kalıyor. Bu durumun birçok sebebi olabilir elbette. İnsanoğlunun yüzyıllardır kendine sorduğu bu sorununnet olmasada bence tek bir cevabı var. aykırı olmak Ya da aykırı düşündüğünü topluma ve toplumu yöneten makamlara duyurmak. Kim bilir belkide hiçbiri değildir. Zaten kimsenin kimseyi anlamaya çalışmadığı günümüz dünyasında her şey karşılıksız kalmıyormu.bu durum insanın kalabalıklar arasında yalnızlaşmasınada yol açıyor. Neyse fazla dağılmadan biz konumuza geri dönelim. Filmin ne amaçla çekildiği zaten verilmek istenen mesajla öne çıkıyor. Örneğin çiçek abbasta sevdiği kıza kavuşabilmek için borç harç bir minibüs alan gencin dramını alabildiğine sade bir anlatımla izlemiştik, bazen gülerek bazen üzülerek. Basıt olan her zaman iyimidir yoksa değilmidir bilemeyeceğim ama insan bazende karmaşanın içine giripkendini düşünmeye sefk etmeli diye düşünüyorum. İşte yönetmen tamda bu noktada devreye giriyor kağıtla. Saçma sapan bir kanuna karşı çektiği ilk uzun metrajlı çalışmasını gösterime koymaya çalışan idealist yönetmen emrah ile yakın çevresinin bürokrasiye karşı verdiklerimücadeleye tanık oluyoruz. Böyle bir tercih aklıma ilk şu soruyu getiriyor. Sinan çetin neden böyle birişe kalkıştı,kafama takılan dğer noktada gerçektende bir ülkede sanat eseri üretmek veseyirci ile buluşturmak bu kadar zormu. Bu sorular sorula dursun biz filmimize dönelim zaten bütün bu soruların cevaplarını çokta uzaklarda aramamak gerek aslında. Olaylar geliştikçe öykü kendi içinde yanıtlar veriyor bütün olup bitene çekilen hikaye seçilen mekan ve karakterler yetiyor bunlara cevap olmaya aslında çok kolay olanı imkansız kılan bir zihniyet ve budurum karşısında duran bir genç öyküde en çok dikkati üzerine çeken özelliklerden biride seçilen mekanlar oluyor büyük şehirlerde,büyük kargaşaların içinde gelişen filmin ilk sahnesinde genç yönetmenin ayaklarından aslı olduğu ve kağıtlar tarafından saldırıya uğradığı karanlık bir oda var bu kareleri gördüğümde doğrusu çok şaşırdım çokta ürktüm.bütün olaylar küçüçük bir odaya sığdırılmış. İçerisi kağıtlarla dolu. Bir kağıt parçası insan bedenine bıçak gibi zarar verebilirmi diye düşündüm bir an. Ama kısa bir süre sonra o kağıtların devleti temsil ettiğinianladığımda bir an durakladım. İzlemeye devam ettim olaylar geliştikçe eleştirilerde yoğunlaşıyordu devlete ve anlamsız kanunlarına. Bu arada emrahın bedeninde ve yüzündeki ifadelerde izler giderek çoğalıyordu. Bu arada birde aşk filizleniyor emrah ile eczacı kız arasında bütün olup bitene inat.Ve final,tarihe adını yazdırmış ve hep devletler ve onların şaçma sapan kurallarının mahkumu olmuş insanların yaşamlarından kısa özetler. 


Ümit topu