Tuhaf Değişim

Yazar: Ümit TOPÇU - Deneme - 30/ 07/ 2018

Sizede oluyormu bilemiyorum ama bu günlerde çok tuhaf fikirler geliyor aklıma benim. Yanılmıyorsam gün içinde gördüğüm ve ister istemez şait olduğum olaylar bu duruma sebep oluyor. Değişen denge Mesela küçük bir kuşun kendisinden çok daha büyük ve düşmanı sayılabilecek bir kediye saldırdığına şait oldum bu sabah. Doğanın dengesinin cidden değiştiğine beni öylesine inandırdıki bu sıradışı olay. Söz konusu kara kedi kendisini doğru dürüst savunamadı bile. Benim gibi meraklı birkaç kişi daha toplanıp kedi ile kuşun amansızca dövüşmesini izlemeye başladılar şaşkın ve hayret dolu bakışlar ile. Yaşlı sayılabilecek bir kadın malum hadiseye müdahale etmek için bir hamle yaptı. Fakat bir başka ihtiyar adam eli ile dur yapma dercesine yaşlı kadını engelledi. Kadın durmak zorunda kaldı bu durum karşısında. Kalabalık çoğaldıkça kuş ile kedinin acımasızca süren kavgalarıda şiddetini giderek attırdı. Sanki arenada dövüşmek zorunda olan iki gladyatör gibi amansızlardı birbirlerine karşı. Bir an durup toplanan kalabalıka baktım. Ve içlerinden bir kaç tanesinin bahis tuttuklarına şait oldum içim burkularak. Aman Tanrım dedim kendi içimden sessizce. İnsanoğlunun düştüğü bu durum beni gerçektende dehşete düşürdü. Sabah sabah kedi ve kuşun sebebi anlaşılamayan bu kavgaları ikisininde halsiz düşmeleriyle temposunu azaltı. Bu seferde bahisçiler birbirlerine girişmeye başladı. Al sana bir tuhaflık daha. Kalabalığın meraklı bakışları bu seferde tıpkı kedi ve kuşun bakışlarıyla birlikte bahisçilerin dövüşüne döndü. Az ileriden beklediğim otobüs geldi ve durağa yanaştı otobüsün içinde hızla ilerlerken kavgada bütün tuhaflığıyla geride kaldı. Doğanın dengesi gerçektende değiştimi. Küphanede bir gün Bir adam karşımda oturmuş gözleriyle gazetenin bütün makaleleri köşe yazıları ve spor haberlerinin üzerinde detaylı bir biçimde geziniyor. Sanki bir haberi okumaz sa birileri, ondan hesap soracak. Derken elinde bastonuyla yaşlı bir kadın titrek, ürkek adımlarla içeri girdi. Daha sonra aşağı yukar bir yirmi senelik olduğu ilk bakışta anlaşılan mantosunu tam askıya asacakken elleri titredi sonra yere düştü manto. Ben tam bu sırada yazdığım yazıya ara verip bir hamle ile kadının yere düşen mantosunu alıp askıya astım. Yaşlı kadın teşekkür edip masaya oturdu sessizce gülümseyerek. Sonra masadaki gazetelere göz atmaya başladı. Bende yazımı yazmaya devam ettim. Kendimi öylesine kaptırmışımki boynumum ağrısını bile zor fark ettim. Başımı kaldırdığımda masanın etrafı yaş ortalaması altmışbeş yetmiş yaş okuma sevdalısı genç beyinler ile dolmuştu. Bir an düşündümde yarınki yazıda yaşamdan ve okumaktan bıkmayan bu insanlara yer vermeliydim gazetede. Kütüphaneden çıkarken yazımı tamamlamıştım yazıma konu olan insanlar geride okumaya devam ediyorlardı. Dışarıda da genç insanlar gezip duruyorlardı yaş ortalamaları yimibeş otuzdu ve dışarıdayken içeride olup bitenlerden habersizlerdi. Kararsız kalmaca Bir o dükkan bir bu dükkan gezip duruyorum alışveriş merkezinde. Onca şatafatlı markanın mağazalarında bir türlü hangi giysiyi seçeceğime karar veremiyorum. Oysa aradığım sadece basit bir pantolon ve ona uygun renkte bir gömlekti. Göz gezdiriyorum ara sıra deniyorum bazılarını. Bir türlü olmuyor olmuyor işte. Rengini modelini beğendiklerim üzerime olmuyor. Üzerime olanların ise renklerini beğenmiyorum bir türlü. Genç bir kız giriyor içeriye dükkandan ne istediğni bilen bir tip, kararlı adımlar ile yaklaşıyor kıyafetlerin yanına. İlk bakışta bir pantolon alıyor eline bir sağa bir sola çevirip başını evet anlamında bir aşağı bir yukarı sallıyor ilgili çalışana doğru. Sonra deneme kabinine girip giyiyor. Dışarı çıktığında sanki o pantolon özel olarak onun için dikilmiş gibi memnun bir şekilde parasını ödemek için kasaya doğru gidiyor. Herkes aradığını bir seferde buluyor. Bu durum karşısında moralim iyice bozuldu benim. İçimden bağırmak çağırmak geliyor. Ben neden aradığımı bulamıyorum. Üstelik son derece büyük ve moden bir alışveriş merkezindeyim. Modern zamanlar Yok, yok bu iş böyle olmayacak, önce biraz sakinleşmem gerek. Onlarca dükkan gezdim sözüm ona bu modern alışveriş merkezinde yinede yok yok. Modern zamanlarda bana göre bir kıyafet yok. En iyisi bir süre daha eskiler ile idare etmek. Peki ya biz daha önceleri ne yapıyorduk nasıl buluyorduk kendimize uygun kıyafetleri. Alışveriş merkezindeki küçük bir kafede kahvemi yudumlarken aklıma böyle bir soru takıldı. Bir an sanki bir kaşif gibi bir yeri ilk defa keşf etmiş hissine kapıldım. Tabi ya bu fikir daha önce benim aklıma neden gelmedi. Semt pazarları. Evet, aklıma gelen fikir buydu, belki biraz tuhaf, ama fena fikir değil hani. İki elimi başımın iki yanına koydum ve bir süre düşündüm. Zaman içinde kısa bir yolculuk yaptım. Çocukken annem ve babamla oturduğumuz semtin pazarına giderdik ve her istediğimizi şıp diye bulurduk. Tıpkı az önceki genç kız gibi, üstelik o zamanlar bu kadar çok çeşitte yoktu. En güzeli bu kadar stres bu kadar gereksiz yorgunluk yoktu. E nede olsa moder zaman lardayız. Kocaman rengarenk ışıklı alış veriş merkezlerine gitmezsek ayıplanırız ne de olsa. İşte zaman ımızın en tuhaf düşüncesi. Nihayet aradığım kıyafeti buldum. Hemde adı bile unutulmuş bir semtin küçücük pazarında. Ya siz Sizede oluyormu bilemiyorum ama ben çok tuhaf günler bıraktım ardımda. Şimdi şöyle bir düşünüyorumda asıl tuhaflık değişen dengeler akıp gitmesine bir türlü engel olamadığımız zaman değilde bizlerin ona ayak uyduramayışında. Zira dengeleri değiştirende tabiatın normal döngüsünü bozanda bizleriz. Bu kadar zararlı varlıklar olmamıza rağmen hep başka yer ve zamanlarda aradık tuhaflıkları. Belkide en tuhaf yönümüz budur bizim. Bilmem sizde benim gibi düşünüyormusunuz.

SON